Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Filistin meselesinin adil bir çözüme kavuşturulmadan dünyada kalıcı barış ve istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığını belirterek, “1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti’nin vücut bulması, sürdürülebilir adil bir barışın tek yoludur.” dedi.
Uraloğlu, Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde Filistin Halkı’yla Uluslararası Dayanışma Günü Resepsiyonu’nda on yıllardır süregiden İsrail işgali karşısında Filistinlilerin haklı davasına destek verdiklerini vurguladı.
Filistin Halkı’yla Uluslararası Dayanışma Günü’nü Gazze’de uluslararası hukukun ve en temel insan haklarının ayaklar altına alındığı bir dönemde geçirdiklerine işaret eden Uraloğlu, “Filistinli sivillere karşı en ağır suçların işlendiği, insanlık tarihine yeni utanç sahnelerinin eklendiği günler yaşıyoruz. 7 Ekim’den bu yana, İsrail’in Gazze’ye yönelik barbarca saldırılarında 15 binden fazla sayıda Filistinli kardeşimizin hayatını kaybetmesi hepimizin vicdanını derinden yaralamaktadır. İsrail’in saldırılarında hayatını kaybeden tüm kardeşlerimiz için Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.” ifadelerini kullandı.
Uraloğlu, uzun yıllardır ağır bir abluka altında yaşamaya mecbur tutulan Gazzelilerin, iki aya yakın bir süredir ağır bombardıman altında hayatta kalma mücadelesi verdiğine dikkati çekerek, hastane, okul ve ibadethane gibi sivil tesislerin ayrım gözetmeksizin hedef alındığını söyledi.
Katledilenlerin yaklaşık dörtte üçünün kadın ve çocuklardan oluştuğu bir ortamda, tüm dünyada kamuoylarında büyük bir tepki oluştuğunu gördüklerinin altını çizen Uraloğlu, İsrail’e koşulsuz destek veren bazı hükümetlerin de bu sese kulak vermesi gerektiğini kaydetti.
Uraloğlu, Filistin halkının, İsrail’in zulmü altında, atalarının topraklarından zorunlu sürgüne maruz bırakıldığını belirterek, “Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i yerlerinden edilmiş durumdadır. Sivil nüfusun zorla yerlerinden edilmelerinin uluslararası hukukun en ağır ihlalini teşkil ettiğini bir kere daha vurguluyoruz. Ayrıca, Batı Şeria’da İsrail güvenlik güçleri ve yasadışı yerleşimcilerin Filistinli sivillere yönelik saldırıları tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. İsrailli yetkililerin, Filistin halkına karşı işledikleri suçlardan ötürü uluslararası hukuk önünde sorumlu tutulmaları için, ilgili tüm uluslararası mekanizmalarının harekete geçirilmesini Türkiye olarak destekliyoruz.” diye konuştu.
“214 ton insani yardım malzemesi, Gazze’ye ulaştırılmak üzere sevk edildi”
Türkiye’nin Filistinlilere yönelik yardımların Mısır’la eş güdüm içerisinde artarak devam ettiğine işaret eden Uraloğlu, şunları kaydetti:
“Bu kapsamda, 13 Ekim’den bu yana 214 ton insani yardım malzemesi, 10 uçağımızla Gazze’ye ulaştırılmak üzere sevk edilmiştir. Ayrıca denizyoluyla sevk edilen gemimizle, ağır iklim sahra hastanesi, şişirilebilir sahra hastanesi ve tıbbi donanımları ile ilaçları, acil müdahale üniteleri, mobil mutfaklar, jeneratörler, 20 adet ambulans, iki UMKE aracı ile sekiz tır içme suyundan müteşekkil yardımlarımız 13 Kasım’da Mısır’a ulaştırılmıştır. İlave yardımlarımızın denizyoluyla sevkine yönelik planlamalarımız da sürmektedir.”
Uluslararası platformlarda da Filistin halkına yönelik desteklerini sürdürdüklerinin altını çizen Uraloğlu, “Bu kapsamda bu yıl 10 milyon dolar gönüllü katkıda bulunmuş olduğumuz, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na son gelişmeler ışığında ilave 1 milyon dolar destekte bulunduk.” dedi.
Uraloğlu, İsrail saldırıları nedeniyle faaliyetlerine son vermek zorunda kalan Gazze Türk-Filistin Dostluk Hastanesi’nde tedavi gören kanser hastaları başta olmak üzere, Gazze’deki çok sayıda hasta ve yaralıların Türkiye’de tedavisine yönelik çalışmaların sürdürüldüğünü de kaydetti.
Son günlerde Gazze’deki çatışmalara kısa süreliğine insani ara verilmesinin, akan kanın ve sivillerin acılarının bir nebze olsun hafifletilmesi için olumlu bir adım olduğuna işaret eden Uraloğlu, şöyle devam etti:
“Buna mukabil, asıl beklentimiz, çatışmaların tamamen sona ermesi ve iki devletli çözüm temelinde, Filistin’de adil ve kalıcı barışa yönelik bir sürecin gecikmeksizin başlatılmasıdır. Zira biliyoruz ki Filistin meselesi adil bir çözüme kavuşturulmadan, ne bölgemizde ne de dünyada kalıcı barış ve istikrarın tesisi mümkündür. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti’nin vücut bulması, sürdürülebilir adil bir barışın tek yoludur. Türkiye olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğindeki tüm girişimlerimizle, akan kanın bir daha tekrarlanmamak üzere durması ve Filistin’de kalıcı barışın tesisi için elimizden gelen her türlü katkıyı göstermeye devam ediyoruz.”